Page 32 - Söz İile Dergisi Sayı 3
P. 32

Osmanlı Döneminde Minyatür Sanatı

        Osmanlı musikisi; tezhibi, nakşı(minyatür), halısı, hattı ve ebrusuyla batılıların sublime art dedikleri ulvi bir
        güzellik olan Osmanlı sanatının mimarideki taşının seste billurlaşmış şeklidir. Osmanlı müziğinde en yalın
        ezgilerle zaman ötesini anlatan, derinliğiyle insanı sonsuza kanatlandıran bir yapı görmek mümkündür
        (Şahin, 1996: 494).

        Minyatür, ince ve güzel bir sanat olup tarihte geniş bir alana sahip, konu olarak da zengin bir sanat da-
        lıdır.

        “Genel tanımıyla, yazma eserlerde anlatılan olayları görselleştirmek üzere yapılan kitap resimlerine, min-
        yatür  denilmektedir.  Minyatür  terimi,  ortaçağ  Avrupası’nda  yazma  kitapların  bölüm  başlarına  yapılan
        tezhiplerde(süslemelerde), baş harfleri vurgulamak amacıyla kırmızı boya, ‘minium’ dan türetilmiştir ve
        söz  konusu  tezhipleri  tanımlar.  Daha  sonraları,  Latince  olan,  ‘miniare’  kökünden  türetilerek,  İtalyanca
        ‘miniatura’ olmuş, Fransızcaya da ‘miniature’ olarak geçmiştir. Zamanla yazma kitaplarındaki resimleri
        ifade etmek için kullanılan terim, Türkçeye batı dillerinden girmiştir. Ancak Osmanlı dönemi kaynaklarında
        minyatür teriminin yerine , ‘tasvir’ veya ‘nakış’ sözcüklerinin kullanıldığı görülmektedir (Mahir, 2005: 15).
         Bilinen en eski minyatürler Mısır’da rastlanan ve İÖ 2. yüzyılda papirüs üzerine yapılan minyatürlerdir.
        Daha sonraki dönemlerde Yunan, Roma, Bizans ve Süryani el yazmalarının da minyatürlerle süslendiği gö-
        rülür. Avrupa’da minyatürün gelişmesi 8. yüzyılın sonlarına rastlar. 12. yüzyılda ise minyatürün, süslenecek
        metinle doğrudan doğruya ilgili  olması gözetilmeye ve yalnızca dinsel konulu minyatürler değil din dışı
        minyatürler de yapılmaya başlandı. Baskı makinesinin bulunuşuna kadar Avrupa’da çok güzel ve görkemli
        minyatürler yapıldı. Bundan sonra minyatür daha çok madalyonların üzerine portre    yapmak için kullanıl-
        dı. 17. yüzyıldan sonra fil dişi üzerine yapılan minyatürler yaygınlaştı. Selçuklular döneminde de minyatüre
        önem verildi. Mevlana’nın resmini yapan Abdüddevle ve başka ünlü minyatür sanatçıları yetişti. Osmanlı
        Devleti döneminde ise 18. yüzyıla kadar İran ve Selçuklu etkisi sürdü. Levnî, Türk minyatür sanatında bir
        dönüm noktasıdır. Sanatçı, geleneksel anlayışın dışına çıktı ve kendine özgü bir biçim geliştirdi.

        19.yüzyıl başlarında yenileşme hareketleriyle birlikte minyatürde de batı resim sanatının etkileri görüldü.
        Minyatür yavaş yavaş yerini bildiğimiz anlamda çağdaş resme bırakmaya başladı ama batıda olduğu gibi
        ülkemizde de geleneksel bir sanat olarak varlığını sürdürmektedir (www.elsanatlari.gen.tr/minyatur-sana-
        ti-hakkinda. Erş. Tarihi: 15 / 04 / 2010).



        Osmanlı Minyatürlerinde Enstrüman Figürleri

        İlk örnekleriyle Sultan II. Mehmet döneminden başlayarak karşılaştığımız Osmanlı resim sanatı, işlenen
        konular açısından büyük önem arz etmekte ve kendine özgü bir gerçeklikle önemli olayların anlatıldığı bir
        tür belge değeri taşımaktadır. El yazması kitap resimleri olan minyatürlerde seçilen konular, padişahın ya-
        şamını anlatan olaylardan oluşmaktadır. Bu bağlamda, ‘Osmanlı Sanatında Müzik’ denince ilk olarak akla
        gelen şey, bunun sarayda bir sosyal olgu olması ve yanı sıra müzik eğitiminin Enderun’da  başlamasıdır.
        Osmanlı Devleti’nde II. Mehmet ile sanatta bir değişim yaşanmıştır. Enderun’da mü- ziğe de yer verilmiştir.
        Enderun’da köle ve devşirme çocuklardan seçilen kız ve erkekler, sarayda hizmet için yetiştirilirdi. Birçok
        dersin yanında müzik dersi de verilirdi. Bu saye de çalgı çalıp şarkı söylüyorlardı (Kaygısız, 2000: 150).

        Sarayın müziğe olan yakınlığı, bakış açısı, türleri, uygulanışı, organolojisi ve kuram sallığı irdelenen baş-
        lıca konular arasında yer almaktadır. Ülkemizde yapılan sınırlı çalışmalarda daha çok 17. ve 18. yy’ lar
        üzerinde yoğunlaştığı ve genelde de iki ana kaynaktan yararlanıldığı görülmektedir (Yum, 1999: 192).
        Osmanlı İmparatorluğu sanatında müzik konusunda Sultan II. Murad (1421-1451) döneminden başlaya-
        rak 18. yüzyılın sonuna dek yapılan kuramsal çalışmaların varlığı ve bunlara ilaveten her biri, birer görsel
        belge niteliği taşıyan minyatürler, bize Osmanlı saray müziği konusunda önemli ipuçları vermektedir. Bun-
        lar Osmanlı müziğinin tarihsel gelişim sürecini de bir bakıma günümüze aktarmaktadır.

        Osmanlı Musikisinde Kullanılan Çalgılar


        Musiki aletleri bilimi demek olan Organoloji de çalgılar, hangi müzik söz konusu olursa olsun, bu sanatın
        insan ile birlikte doğuşundan bu yana geçirdiği merhaleler göz önüne alınarak, vurmalı çalgılar, nefesli
        çalgılar ve telli çalgılar sırası içinde incelenmektedir (Tanrıkorur, 2003: 56-57).
     32
   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37