Page 34 - Söz İile Dergisi Sayı 3
P. 34

Kara Kamış:
        Osmanlı döneminde kullanılmış olan dilsiz bir çalgı çeşididir.

        Komuz:
        Kırgız çalgısı olan bu saz 3 tellidir. Bir bütün, tam ağaçtan yapılır ve perdesizdir. Çeşitli şekillerde akort
        sistemleri vardır. Genelde dörtlü ve beşlidir. Ses aralığı 2 oktavdır (Tövbış, 1990:265).

        Garmon(Mızıka):
        Hava basıncı ile ses üreten, körüklü, klavyeli, iki kol arasında sıkıştırılarak çalınan portatif çalgıdır. Ön
        tarafında bulunan ve sağ el ile çalınan klavye aracılığıyla madeni dilcikler harekete geçirilir. Klavyedeki
        her tuş, bir dilciği iterek hava akımını sağlar. Körüğün çekilip itilmesiyle oluşan hava basıncı, ses üretiminin
        kaynağıdır. Akordeon ile aynı sisteme sahiptir. Aralarındaki fark, akordeon fabrika yapımı, garmon ise el
        yapımıdır (Say, 2005: 19).

        Hokkabaz Borusu:
        Bir çeşit basit trompettir. Do majörün arpej seslerini verir. Yapısı, ağızlık, boru kısmı, onun altındaki kangal
        kısmı ve huni biçimindeki kalaktan oluşur.

        Iklığ:
        Kemençeye benzer, tiz sesli eski bir Türk yaylı sazıdır. XVII. asırda kullanılmaya başlandı. Hindistan Türk-
        leri, Ortaçağ’da kullanıyorlar, ‘ıklığ’ veya ‘ıklık’ diyorlardı. Evliya Çelebi, yüz çalıcısının olduğunu, Arabis-
        tan’da ve Türkistan’da çalındığını, Rumeli’ye yayılmadığını ve kıldan üç teli olduğunu bildirmiştir (Öztuna,
        1990: 365).

        Sine Kemanı:
        Şimdiki keman batı müziğinden intikal etmeden evvel, Türk musikisinde kullanılan keman çeşididir. Büyük
        olduğu için boyna değil de, göğse konularak çalınıyordu. Bu yüzden de ‘ayaklı keman’ veya ‘ sine kemanı’
        denmiştir. 4 veya 7 tellidir.

        Keman:
        Eskiden beri Türk musikisinde sine kemanı olarak mevcuttur. Batı kemanının musikimize girmesi, 1826’dan
        sonradır. Keman esasında, Arapların ‘rebab’ sazından alınarak asırlar boyu geliştirilmiş bir sazdır. La-
        vignac, kemanın Türklerin ‘kemençe-i guz’dan(oğuz kemençesi) geldiğini yazar 16. yüzyılın ilk yıllarında
        şekillenmekle beraber, bu asırda ve 17. asırda gelişmesine devam etmiş, nihayet mükemmel şeklini almıştır
        (Öztuna, 1990: 440).

        Rebab:
        Çok yaygın   olan, telli ve yaylı bir sazdır. Kemençe ve kemanın atalarından sayılmaktadır. Kemençe gibi
        dize dayanarak çalınmaktadır. Kemençe gibi 3 tellidir. 2 hatta tek teli olan ilkel şekilleri vardır (Öztuna,
        1990: 221) .


        Klasik Kemençe:
        Rebabın, gelişmiş hali olan yaylı bir sazdır. 14. asrın sonlarında kemençeye rağbet birden artmıştır. Kema-
        nınkinden ayrı, insanı heyecanlandırabilecek, parlak renkli, lirik ve kendisine has bir sesi vardır.

        Ağaç Kemane:
        Osmanlı döneminde kullanılmış olan yaylı bir saz çeşididir.

        Kabak Kemane:
        16. yüzyıla kadar ıklığ da denen bu alet, su kabağı ya da ağaçtan yapılmış gövde ile saptan oluşur. Göv-
        denin ön yüzün deri gerilmiştir. Üç telli iken yakın zamanlardan beri dört telli olarak yapılmaya başlanmış-
        tır. Telleri maden olup yayı at kuyruğundan yapılmaktadır (Say, 2005: 281).

        Kanun:
        Bu sazın Farabi tarafından icat edildiği ancak bir söylenti mahiyeti taşır. Aslında kanun köken olarak,
        Antik devirde Eski Mısırlılara ve Sümerlere kadar götürülebilir. Çeng ile kanun aynı menşedendir. Kanunu
        mandalsız çalmak bir hüner işidir. Esasen mandalları Hacı Arif Bey, 1880’lere doğru koymuştur. Ses sahası
        zengin ve kaba yegahtan tiz aceme kadar, 3,5 oktavdır (Öztuna, 1990: 424).

     34
   29   30   31   32   33   34   35   36   37   38   39